Orion Vahyi: Hristiyanlık & Modern Paganizm

Orion Vahyi: Hristiyanlık & Modern Paganizm 

Sosyolojik Bir Fenomen Olarak Roma İmparatorluğunun Din Değiştirmesi


M.S. 4. Yüzyılın başlarında, imparator Konstantin döneminde, Roma köklü bir yapısal değişim sürecinin içine girer. İmparatorluğun başkenti, Roma’dan İstanbul’a taşınır. Bugün İstanbul olarak andığımız yerde, sıfırdan yeni bir şehir kurulur. Artık Doğu Roma imparatorluğu olarak tanımlanmaya başlayacak olan devlet, bununla da yetinmeyip Hristiyanlığı, imparatorluğun yeni resmi dini olarak tanımlar. Esasta, kurulduğu andan itibaren pagan olan, İmparator Augustus döneminde paganizmi kurumsallaştıran, yine İmparator Klaudius döneminde tanrılara bizzat kurbanlar adayan, Cicero’nun söylemiyle, Antik Yunan’dan kalma, tanrılarla bağlantı kurma ritüellerini içeren Sbylla Büyü Kitapları’nı baş ucu kitapları yapan, istisnasız her imparatorunun ve birçok Roma eşrafının mensup olduğu ezoterik tarikatların kumanda ettiği bu imparatorluğun, Mezopotamya, Antik Yunan, Mısır ve Perslerden gelen pagan öğretilerine olan taassupları da düşünüldüğünde, din değiştirmiş olduğu düşüncesini aklımızın kabul etmesi bir hayli güçtür. Dahası İmparatorluğun, Hristiyanlara karşı yıllarca baskı ve katliamlar uygulamış olmasına rağmen, yeni din tercihini Hristiyanlık olarak yapması da ayrı bir anomali olarak karşımızda durmaktadır. Tüm bunları, dönemin politik konjonktürü içinde değerlendirirsek, yapılanların, yeni bir siyaset stratejisi olma ihtimaliyle karşılaşırız.

Roma, emperyal yapısından dolayı nüfus bakımından ciddi bir etnik çeşitliliğe sahip olmuştur ve bu yüzden halkını bir arada tutacak ortak bir kültürel değerden yoksun kalmıştır. İşte bunu yaratmak için, Paganist bir Hristiyanlık doktrini, imparatorluğa ihtiyacı olan politik malzemeyi verebilecek potansiyelde bir düşünce sistemi olarak görülmüştür. Kurumsal Hristiyanlık düşüncesi ile Paganizm arasında ortak noktaları incelediğimiz zaman, karşımıza çıkan şaşırtıcı benzerlikler, bu tezi kuvvetli bir şekilde desteklemektedir. 


1- “İsa’nın Doğum Günü”


İsa’nın doğum gününe ilişkin bugün elimizde tarihsel bir kayıt bunmamaktadır. O’nun doğum gününe ilişkin bilgiyi, Roma’nın, İznik Konsili’yle kabul ettiği ve bu resmi dine kaynak saydığı Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın kitaplarından öğrenmek de mümkün değildir. 25 Aralık, İznik Konsili’nde İsa’nın doğum günü olarak belirlenen bir tarih olmuştur. Bu tarih, Grek şarap tanrısı olan Dionysos’un da doğum tarihidir. Yine, Antik Mısır’ın baş tanrılarından Osis ve İsis’ın oğlu Horus’un, Asur-Babil pagan tanrıları Semiramis ve Nimrod’un oğlu Tammuz’un doğum günüdür. Dahası o tarihe kadar Romalılar, Mitra’nın doğum gününü 25 Aralık’ta zaten kutlamaktadır. 

Peki, İsa’nın doğum günü sayılan 25 Aralık’ın, bu pagan tanrılarının da doğum günü olması nasıl açıklanabilir? İsa gerçekten 25 Aralık’ta doğmuş olabilir mi? Bu önemsiz bir tesadüf sayılabilir mi?

(Baby Tammuz)

İlginçtir ki Yahudilerin Hanuka Işık Bayramı, İbrani takvimine göre Kislev ayının 25’inde kutlanır. Kislev, miladi takvimdeki aralık ayına denk düşer.

2- “İsa’nın İnsanlığın Günahının Kefareti İçin Kendini Feda Etmesi”

“Biz daha günahkarken, Mesih bizim için öldü.” (Romalılar 5:6-8)

Özellikle Yunan Pagan dinlerinde önem kazanan “pharmakos” kavramına göre, tanrılardan biri insanların günahlarının kefareti için acı çeker ve ölür. Buna göre, kendini feda eden tanrı, baştanrıya insanlık adına şefaatini sunar. 

Grek mitolojisini incelediğimizde, Zeus’un yasak aşkı olan Semeli’den doğan, şarap tanrısı Dionysos’un, insanlık için kendini feda ettiği inanışıyla karşılaşırız. Roma’da, Bacchus (Dionysos) Tarikatı, (İtalya, Pompei Müzesi’nde, tarikatın ayininden bir kesit, duvara resmedilmiş olarak sergilenmektedir) ayinlerde ekmek yer ve şarap içer. Bu, onlar için, Dionysos’un ruhuna kapı aralar böylelikle O’nun ölümsüzlüğünden ve tasavvurundan istifade etmiş olurlar. 

Kendini insanlık için feda ettiğine inanılan başka bir tanrı da Asur-Babil tanrısı Tammuz’dur. 
Persika’nın yazarı Ctesias, M.Ö 400 yılında Tammuz için şu dizeleri yazmıştır: 
“ İnanın ey azizler, yenilenen tanrınıza!
İnanın yükselen tanrınıza.
Tammuz’un çektiği acılarla,
Bizim kurtuluşumuz sağlandı.” 


(Trust, ye saints, your Lord restored , 
Trust ye in your risen Lord; 
For the pains which Tammuz endured 
Our salvation have procured.)


Pers Mitraizm’inde, tanrının oğlu Mitra, tıpkı Dionysos gibi insanlık için kendisini feda eden bir başka pagan Güneş tanrısıdır. “Benim bedenimi yemeyenler ve kanımı içmeyenler, böylece benimle birleşmeyenler, kurtulamayacaktır” sözü, Mitra’nın sözüdür. ( J.M. Vermaseren, ‘Mithras: The Secret God’)
Mitraistler, özellikle ona adak olarak kestikleri boğanın etini, Mitra’nın eti diye düşünüp yemiş, kanını, Mitra’nın kanı gibi düşünüp içerek tanrılarıyla bedenleştiklerine inanmışlardır. Adak töreninin dışında da bu ritüeli ekmek ve şarapla tekrarlamışlardır. (An Encyclopedia of Archetypal Symbolism) 
“Onlar yemek yerken İsa ekmeği alıp kutsadı. Sonra bölüp öğrencilerine verdi: ‘Alın, bu benim etimdir.’ Ardından bir bardak şarap aldı. Hepsi içti. İsa: ‘Bu da benim kanımdır.’ dedi.”  
(Matta:14:22)

Bugün kiliselerde, ekmeğin İsa’nın eti diyerek yendiğini, şarabın İsa’nın kanı diyerek içildiğini biliyoruz. 


3-“İsa’nın Dirildiği Gün (Noel) ve Kutsal Gün Pazar”

Noel, Hristiyanlık inancına göre, İsa’nın ruhunun evrende yeni bir dirilişle dirileceği gündür. 21 aralık gecenin en uzun olduğu gün ve güneşin ufuk çizgisinde sabit kalıp yükselmeye başladığı 25 Aralık gününe dek kutlanır. 



Noel kelimesinin etimolojisine bakarsak, Kelt dilinde yeni anlamına gelen ‘noio’ ve güneş manasına gelen ‘hel’ sözcüklerinin birleşmesinden oluştuğunu görürüz. ‘Yeni güneş’, Keltlerin ve Kuzey halklarının, Antik Grek, Pers ve Mısır pagan dinlerinin ortak, kutlu günüdür.
Bu gün, Mısır’da, ‘Güneşin yükselişi’ ifadesiyle anılan Horus’un, Pers’te Güneşle simgelenen Mitra’nın, Yunanistan’da Dionysos’un ve Babil’de Tammuz’un ruhunun dirileceğine inanılmıştır. 
Pagan toplumların Yule ismini verdiği Romalılarca Saturnalia olarak anılan bu diriliş günü, Güneş tanrısı için insanların kurban edilmesi şeklinde sapkınca kutlanmıştır. Yazar William Sansom “Noel Kitabı” isimli kitabında şunları söyler: “Noel’de mum ve oyuncak bebek hediye etme geleneği, kaynağını, paganlar tarafından, yılın bu zamanında yapılan insan kurban etme törenlerinden alır.”


Yahudilerin de Kenan’dayken tapındıkları Molech’e çocuk kurban etme törenleri, 25 Aralık yani Noel zamanında olmuştur. “Living infants and children were burned in the fire to the god Molech during this time. This was the time of the winter solstice (Dec. 25th) when those heathen were dismayed at the signs of heaven!“ (Mythology of All Religions vol.5)

Hep yeşil kalan ağacı (çam ağacı) süsleyerek Güneş tanrısına bir tür sunak hazırlayan pagan toplumları, bu yeşil ağacın altında çocuklarını boğazlamıştır. Paganların bu sapkın ritüellerine Tevrat’ta bir uyarı geçer: “Kendinizi ateşe atıyorsunuz, putlarla ve hep yeşil olan ağaçların altında çocuklarınızı boğazlayarak, kayalıkların altındaki vadilerde…” (Yeşaya 57:5) 
(“Enflaming yourselves with idols, under every green tree slaying the children, in the valleys under the clifts of the rocks...” (İsaiah 57:5)
Kadim yıldızname ve yıldız bilimiyle ilgilenen pagan toplumlar, Dünya’nın bir haftayı tamamlayan dönüşünde her bir gezegenin konumuna göre, Dünya’yı farklı çekim alanlarına aldıklarına inanmışlardır. Bu inanca göre, Pazar günü Güneş’in çekim alanına girer. Pazar günü, bu kadim bilgilerin etkisiyle İngilizcede kendine bir isim bulur: Sunday. 
Sunday, Güneş Tanrısı’nın günüdür. 


“Hristiyanlar için Pazar Günü’nün kutsal sayılmasının bir mantığı yoktur. Bugün, kadim pagan toplumlarının festivaller düzenleyip, eğlendikleri gündü. Pazar onlar için, haftanın kutsal günüydü. Pazar gününün bu kutsiyeti sonradan Hristiyanlığa devredildi.” (Arthur Weighall, Hristiyanlığımızdaki Paganizm)

4-“İsa’nın Kanında Günahlardan Arınma: Vaftiz”

“Onlara öğretti vaftizi, günahlardan ve temiz olmama durumundan kurtulmayı, Mesih’in kanıyla…” (Titus’a Mektuplar 3:5)

“Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.” (Romalılar 3:9)

Kiliseler “günahkar doğan bebekleri” İsa’nın kanını simgeleyen suyla yıkayarak, onları vaftiz eder. 
Oysa tanrının kanı, onun kanını simgeleyen bir hayvanın kanı yahut suyla arınma yani vaftiz olma inancı, pagan kültürüne aittir. Paganlara göre, günahkar doğan insan ancak tanrının kanıyla arınır. 
Bu inanç, en belirgin olarak Mitraizm’de kendini gösterir. Romalılar, Pavlus’un memleketi Kilikya’da tanıştıkları Mitraizm’i öylesine benimsemişlerdir ki, coğrafyalarına hızla yaymakta gecikmezler. Mitra kültüyle kurulan tarikatlar, ezoterik yapıya bürünmüş ve Tarihçi John Romer’ın deyimiyle, Roma İmparatorluğu’nun toplumsal yapısının içine yayılmış bir yeraltı şebekesi haline gelmiştir. 
Elbette, Persler’den Roma’ya kadar bu dinin birçok, ifşa olmuş öğretileri ve ritüelleri mevcuttur. Arınmak yani vaftiz olmak için Mitra’ya kurban edilen boğanın kanında yıkandıkları bilinir. 
“Mitracılık’ta, yeni inananlar, boğanın kanıyla vaftiz edilir, boğanın yaşam veren özelliklerini kendilerine aktarırlardı.” (Ninian Smart, The Religious Experience of Mankind)



Yine Tevrat’ta bu sapkın uygulamaya bir uyarı vardır: “Elbette boğalarla tekelerin kanı sizleri, günahlarınızdan arındırmaz!” (İbraniler 10:4)

5- “İsa’nın Çarmıha Gerilmesi” ve Haç Figürü

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın kitaplarında İsa’nın, Roma yöneticileri tarafından çarmıha gerilmesi olayı detaylarıyla anlatılır. Peki, çarmıha gerilen gerçekte İsa mıdır? Tanrılarının çarmıha gerildiği inancı esasta yine paganlara aittir.



Bu kil plakanın M.Ö’sine ait olduğunu ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar Berlin Müzesi’nde sergilendiğini fakat orijinalinin çalınıp, yerinde bir kopyasının olduğunu belirten T. Freke ve P. Gandy isimli iki araştırmacı plakanın üzerindekiler için şunları söyler: “İnsanların çoğu bu oymaya ilk baktığında bunun İsa’ya ait olduğunu sanacaktır. Fakat oymada Yunanca yazılı Orpheus ve Bacchus takma isimleriyle, Osiris ve Dionysos’u görürüz. ” (Jesus Mysteries, p15-16)
Oymada Osiris’in isminin de geçmesi şaşırtıcı değildir zira Antik Mısır mitlerine göre, Osiris, erkek kardeşi Seth tarafından çarmıha gerilerek parçalara ayrılmıştır. 
Artık, çarmıha gerilenin gerçekte kim/kimler olduğu sorusunun cevabını biliyoruz. 



M.Ö 800’lü yıllardan kalan bu kabartma Asur-Babil Kralı 5. Shamsi Adad’e aittir. Görüldüğü gibi boynunda bir haç taşır. Haç, Güneş’in Dünya’daki, 4 temel hareketini ifade eder ve Asur-Babiller’de, Antik Mısır’da (hiyerogliflerde görürüz ki tanrılar ellerinde mutlaka taşır), Grekler’de ve Persler’de kullanılan bilinen en eski pagan sembolüdür. 
Öyleyse, tamamıyla Güneş tapıcılığından doğan bir sembolün Hristiyanlıkla ne gibi bir ilgisi olabilir? Genellikle Hristiyanlar, haçı, ‘İsa’nın insanlık için kendini feda etmesini simgelediğinden ötürü’ kutsadıklarını söyler. Oysa 4 kitapta İsa’nın büyük işkenceler altında çarmıha gerilerek öldürüldüğü yazar. Buna rağmen, bu sembolü kutsamak, sevilen bir insanı öldüren kişinin suç aletini kutsamak kadar saçma olmaz mı?

6- Matta, Markus, Luka ve Yuhanna 

Bugün Hristiyanların 4 temel kitabı, Matta, Markus, Luka ve Yuhanna’nın yazdığına inanılan gospellerdir. Bunları vahiy kitapları saymak mümkün değildir çünkü İsa’nın yaşamından kesitler ve O’nun sözlerini içerir, bu bakımıyla hadis kitaplarıdır denilebilir fakat bu kitapların hadis kitabı sayılması için bile yeterli delil yoktur. İznik Konsili’nde toplanan bu kitaplar, İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice değil de Grekçe yazılmıştır. Bu, kitapların İsa’dan çok sonra yazıldığı anlamına gelir. Öyleyse bu kişiler nasıl olur da İsa’nın havarisi olabilir? 

Yeni Ahit, Vahiy 6. Bölüm’de İsa’nın ağzından(!) şunlar anlatılır: “Gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm. Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu.”
 Yine, Tevrat, Hezekiel Bölümünde, bu yaratıkların, Hezekiel Peygamber’e de göründüğü anlatılır: "Ve baktım ve işte kuzeyden buran yeli, durmadan ateş saçan büyük bir bulut geliyordu, çevresinde parıltı ve ortasında sanki ateş ortasında ışıldayan maden. Ve onun ortasından dört canlı mahluk benzeri çıktı… Yüzlerinin benzeyişi ise, önde dördünün insan yüzü, sağda dördünün aslan yüzü, solda dördünün öküz yüzü, arka dördünün de kartal yüzü vardı."

Avrupa Hristiyan Merovenj Dönemi’nden günümüze ulaşan Lundisfarne İncili, bu 4 yaratığın Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’yı temsil ettiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. 



Aslan Markos’u, Boğa Luka’yı, İnsan Yüzlü Melek Matta’yı ve Kartal Yuhanna’yı temsil etmektedir. 
Burada ve kilise/manastırlara çokça işlenen kabartmalarda da, aynı sembolik anlatımı görürüz. Peki, İsa’nın ve Hezekiel’in tarif ettiği, 4 göksel varlıkla 4 gospel yazarının ne ilgisi olabilir? 



Gerçek şudur ki, bu kişiler, İsa’nın havarisi değildir. Bu figürlerse, Kurumsal Hristiyanlığı tamamen pagan kökler üzerine inşa eden Roma’nın, ilham aldığı pagan dinlerinin, sembolik bir ifadesidir. 

Antik Yunan dinlerinin tanrılarını hatırlayalım, Antik Yunan’a mal olmuş tanrıların neredeyse hepsi “İnsan Yüzlü”dür zira Tanrılarını bu biçimde ifade etmeleri Antik Yunan toplumunun tanrı anlayışıdır. Roma’nınsa, Dionysos Kültüne olan bağlılığını biliyoruz ve Hristiyanlık inşaa edilirken artık, Matta öğretileri diye servis edilenin, aslında “İnsan Yüzlü Tanrı” Dionysos Kültü olduğunu anlayabiliriz. 

Yine Roma’da bir hayli rağbet gören Mitraizm, Markos kılığında, Hristiyanlıkta kendine yer bulmuştur. 



(Soldaki ve ortadaki iki heykel, İtalya Vatikan Müzesi’nde, sağdaki Fransa Bordeaux’da, d’Alqultaine Müzesi’nde “Lion God Mithra” ismiyle sergilenmektedir.)

Markos’u temsil ettiği düşünülen “Aslan”ın, aslında Aslan Tanrı Mitra daha doğrusu başlı başına Mitraizm’in temsili olduğunu söylemeye gerek var mıdır? 

Boğa Tanrı Molech’e Yahudiler Kenan bölgesindeyken tapınmıştır. Yahudilere yönelik tarihsel kayıtlar ve Tevrat’taki ifadeler bunu doğrular. Hatta Boğa Tanrı Molech’e olan bağlılıklarına işaret etmesi bakımından, Hz.Musa’nın Sina Dağı’na çıkar çıkmaz, bir buzağı heykeli yapıp tapınmalarını anlatan Kur’an’daki Bakara Suresi dikkat çekicidir. Yahudilerle tarihte sıkça bağlantılar kuran ve Judea Bölgesi’ni yönetimi altına alan Roma’nın da, bu Molech Kültünden etkilenmesi şaşırtıcı olmaz. Luka’nın sembolu olarak karşımızda duran Boğa figürü, gerçekte Roma’nın tesis ettiği Kurumsal Hristiyanlığın temelindeki Yahudi ritüelinin bir göstergesidir.

Yuhanna’ya atfedilen Kartal sembolunun nereden geldiğine bakalım: 


(M.Ö 860, “Eagle God Nimrod”, Brooklyn Müzesi, Brooklyn)

Asur- Babil Tanrıları Nimrod ve Tammuz gibi diğer Mezopotamya pagan tanrıları da genellikle kartal biçimlidir. Roma’nın Mezopotamya pagan dinlerinden büyük ölçüde etkilendiği bilinir. Kurumsal Hristiyanlık’ta, Yuhanna’nın kendisine atfedilen kartal semboluyla, neyi temsil ettiği açıktır

Kur’an’da Nuh kıssası anlatılırken, kavmin önde gelenlerinden birinin konuşması aktarılır:  “Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved’den, Suva, Yeğûs, Yeûk ve Nesr’den asla vazgeçmeyin!” 
(Nuh/23)

Ünlü Arap Tarihçi İbn’ül Kelbî’ye göre Ved erkek, Suva melek, Yeğus aslan, Yeûk boğa ve Nesr de kartal görünümüne sahiptir. Elmalılı da, Nuh Suresi 23. Ayet tefsirinde, Keşşâf’ın da bu varlıkları benzer şekilde tanımladığından bahseder. Cahiliye arap toplumunda, çocuklara Abd-i Ved, Abd-i Yeğus gibi isimlerin verilmiş olduğunu da ekler. İbnü Ebî Hâtim'in, Urve b. Zübeyr'den rivayetine göre de Vedd, bu 4 varlığın liderleridir ve Allah’tan başka ilah edilinenlerin ilkidir. 

Daha çok, bu 4 göksel varlığın etkilediği toplumların din anlayışlarının kaba bir sentezi olan Hristiyanlığın içerisinde, kökeni birçok kadim pagan toplumlara dayanan, öğretilere ve ritüellere sıkça rastlamak mümkündür. 
Roma, Mitra, Dionysos, Tammuz gibi tanrılara rağbet etmesinin yanında politeist din anlayışı itibariyle kendisine yeni tanrılar da üretmiştir. Bunlardan biri de, Pers kaynaklı Mitra’nın, Roma öz kültürüne bezenmiş bir reenkarnesi olan ‘Sol İnvictus’tur.



‘Sol İnvictus’, birçok resim ve heykelde, güneşin ışınlarını simgeleyen genellikle 7 köşeli taçıyla tasvir edilir. Yeni Ahit,  Vahiy/ 6’daki “Gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm… Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur.” ifadesinin, ‘Sol İnvictus’tan gelen bir öğretinin tezahürü olduğu ortadadır. Yine bu pagan anlayışın bir ürünü olan, Yahudilerin kutsal saydığı 7 kollu şamdan Menorah’ı, hatırlayalım.
 Hristiyanlık kurumsallaştırılmadan önce, Roma İmparatoru Aurelian tarafından resmi tanrı ilan edilen bu güneş tanrısı, İznik Konsili’nden sonra bile Roma paralarına açıkça işlenmeye devam eder.  Dini motifleri paraların üzerine işlemeyi gelenek haline getiren Roma yönetimi böylelikle, eski inançların tarihe gömülmediğini göstermiştir. 


Peki, bu tanrının, Vatikan’ın bastığı paralar üzerinde de yer alması, ne ifade eder?

1825 yılında basılan soldaki parada, 7 köşeli taçıyla Sol İnvictus’u görürüz. Sağdaki paranın üzerindeyse, bugün İngilizce’deki ‘liberty’ kelimesinin orijini olan, Cicero’nun antik yazılarında sıkça bahsedilen, Roma’nın Libertas Özgürlük Tanrıçası ile Sol İnvictus’un bir karışımı işlenmiştir. Amerika Özgürlük Anıtı da 7 köşeli taçı ve elindeki meşalesiyle, Amerika’ya özgürlük getiren bir güneş tanrısının temsilidir. 

7- Orion Takım Yıldızı 

Özellikle Antik Mezopotamya’daki pagan toplumların günümüze ulaşmış eserlerinde, ortak kullanılan bir sembol karşımıza çıkar. Bu, sekiz köşesi olan bir yıldızdır.



(Sol üstte görülen Babiller’e ait, M.Ö 12.yy’dan kalma taş oyma, Fransa, Paris, Louvre Müzesinde, sağ üstte, yine Babiller’e ait, M.Ö 2000 senesinden kalma kil plaka da New York, Metropolitan Müzesi’nde sergilenmektedir. Alttaki iki alçı mühürse Sümerler’e aittir ve Berlin Pergamon Müzesi’ndeler.)

Sekiz köşeli yıldız (oktagram) Babiller ve Asurlar’da İshtar’ın, Sümerler’de İnanna’nın temsili sayılmıştır. Oysa o dönemlerden kalma birçok antik eser incelendiğinde, İshtar ve İnanna figürü yer almasa da, bu “yıldız” tek başına görülür. İngilizce’deki ‘star’ kelimesinin kökeni olan İshtar, acaba, bu medeniyetlerin zihin dünyalarında oluşturduğu bir mit midir sadece? Buradaki sembolun, tanrılara atfedilme durumundan çok, reelde bir karşılığının olması ve bu medeniyetlerce uluhiyet kazandırılan bir yıldız/yıldız kümesine işaret etmesi muhtemeldir. Bu “yıldız”ın, örnek verilen resimde sol altta görülen Sümerler’e ait alçı mühür üzerine üçlü sıra halinde işlenmiş olması, bize bu yönde bir ipucu verebilir. Ayrıca, genellikle, Babil ve Sümerler’e ait eserlerdeki bir başka ortak sembol olan,”hilal”le ve Pleiades’i gösteren 7 yıldızla birlikte görülmesi de dikkat çekicidir. Burada yeri gelmişken, hilal sembolu için bir not düşmekte fayda var. Pagan Mezopotamya halklarıyla tarihten bu yana sıkça ilişkiler kuran Arapların benimsediği “hilal”, İslami bir zemin olmamasına rağmen, İslam dünyasına “kültürel bir simge” olarak girmiştir. Bunun üzerinden, Hristiyan misyonerlerin sürdürdüğü “Allah is Moon God” başlıklı yayınlar, manipülatif ve gerçeklikten uzaktır. 

Sekiz köşeli yıldızın, üçlü sıralanmış olması, Dünya’ya en yakın yıldız takımlarından Orion’un üç adet köprü yıldızına işaret midir? 



Orion takım yıldızı, Betelgeuse, Meissa, Bellatrix, Saiph, Rigel ve köprü yıldızlar Alnitak, Alnilam ve Mintaka isimleriyle toplamda 8 yıldızdan oluşur. Yıldızlar arasına çizgiler çekersek, 8 köşeli yıldızı andıran bir şekille karşılaşırız. Babil, Sümer ve diğer yıldız bilimci medeniyetler, Orion’u gözlemlerken, yıldızların yansıttığı ışık hüsmelerini, 8 köşesi olan bir şekil olarak yorumlamış ve zamanla Orion’u betimlemek adına 8 köşesi olan bir sembol yaratmış olabilir mi?
Ayrıca bu sembolun antik eserlere, genelde, “hilal” ve “Pleiades” le beraber işlenmiş olması, Orion üzerine dikkatimizi yoğunlaştırır. 
Orion, Boğa takım yıldızı Taurus’un ve 7 adet yıldıza sahip Pleiades’in yakınında gözlemlenir. Ay, Kuzey ve Güney yarım küreye göre değişkenlik göstermekle birlikte, yaz mevsiminde, Pleiades’e, kışın Orion’a yakın olarak konumlanır. 



Pleiades mitolojideki ismiyle Seven Sisters, Antik Grek’ten, Mezopotamya’ya, Mısır’dan, Amerika kıtasının pagan kavimlerinden Aztek ve İnkalar’a kadar pek çok medeniyetin efsanelerine konu olmuş ve eserlerine ‘7 yıldız’la yansımıştır.  Araplar, Pleiades’i Süreyya adıyla tanır. Kur’an’da, Necm Suresi’nin henüz ilk ayetinde “battığı zaman Necm” ifadesiyle bahsi geçenin, birçok müfessir, “Süreyya” olduğunda ortak görüştedir. Bugün Yahudilerin kurduğu ve birkaçı Rockefeller’a ait, dünyanın dev petrol şirketleri, Shell, BP, Standart Oil NJ, Standart Oil California, Standart Oil NW, Gulf Oil, Texaco, “Seven Sisters” adıyla anılır. Hatta dünyanın önde gelen haber televizyonu Al Jazeera  “Seven Sisters” petrol karteli hakkında bir belgesel hazırlamıştır. 
Antik eserlerde, sekiz köşeli yıldız sembolunun, Pleiades’i gösteren 7 yıldızla beraber çizilmesi tesadüf sayılabilir mi? 
Sekiz köşeli yıldızın “Orion”a ait olduğu görüşünü önemli ölçüde destekleyen bir kitap var: British Kütüphanesi’nde bulunan, M.Ö.’ki tarihlerden kalma, el yazması Clavicula Salominis. Clavicula Salominis, kadim pagan âlimlerinin, göksel varlıklarla bağlantı kurma adına öğrendikleri bilgilerin birçoğunu bir araya getirdiği, Yahudilerin Kabalası’nın benzeri bir kitaptır. 
Kitabın içinde şimdiye dek ‘Süleyman Anahtarı’ olarak bilinen bir çizim vardır ve bu anahtarın, Orion takım yıldızının kapılarını açtığına inanılmıştır. 



Solda görülen “Süleyman Anahtarı”, (Orion yıldızlarının arasına çizgi çekilerek ortaya çıkarılan şekille aynıdır), sağdaki tılsımdaysa,“8 yıldızlı Orion sistemi”nin şifrelendiği düşünülüyor.
Hz. Süleyman’ın hikayesini hatırlayalım. Yahudilerin 3. kralı Hz. Süleyman, sarayının inşasında kimleri çalıştırır?
“Süleyman için, cinlerden, insanlardan ve uçanlardan olan orduları toplandı ve düzenli sevkediliyorlardı.” (Neml /17)
“Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı ve zincirlere bağlı olarak diğerlerini de, O’nun emrine verdik.” (Sad/37-38)
Peki, Hz. Süleyman’ın sarayını inşa etmek üzere toplanan bu varlıklar nereden sevkedilmişler/getirilmişlerdir? Clavicula Salominis’te yer alan bu çizimler, bu varlıkların göksel temasını ortaya koyar ve nereden getirildiği sorusuna cevap sayılabilir. Zincirlere vurulmuş vaziyette Süleyman’ın kumandası altına zorla sokulan bu ‘şeytanlar’ın ve diğer varlıkların, Orion’dan getirilmiş olmaları muhtemeldir.

Hz. Süleyman hakkında, Eski Ahit, Krallar Bölümü 11/4-5’de geçen, pagan tanrılarına taptığı ve sarayında çalışan göksel varlıklarla iletişime geçme ilmini o tanrılardan öğrendiği söylemi, iftiradır.
Hz. Süleyman, hem bu varlıklarla iletişimde bulunma hem de onları yönetme ilmini bizzat Allah’tan öğrenmiştir. Bakara 108’de “Şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı” ayetiyle hangi kaynaktan geldiği haber verilen büyü, onları yönetmeyi değil onların buyruğuna girmeyi sağlayan iğrenç şeytani bir öğretidir. Adına Süleyman Anahtar’ı dedikleri ve Hz. Süleyman’la bağdaştırdıkları bu sembol, şeytani bir aklın ürünüdür ancak.

Peki, Orion’a işaret ettiğini düşündüğümüz “sekiz köşeli yıldız”ın, Roma’da da yeri var mıydı?



Paralar yalan söylemez.

Üstte, solda ikinci sıradaki paranın üzerinde görülen “tapınak”, M.Ö. 42 yılında Senato tarafından resmen tanrı ilan edilen Julies Caesar’ın anısına, İtalya, Roma’da inşa edilmiştir. Bugün hala kalıntılarını görmek mümkün. 8 köşeli yıldız, aynı zamanda, ‘Kurtarıcı Sezarın Ruhu’nu temsil eden bir sembol haline dönüşmüştür ve tapınağın giriş kısmına asılmıştır. Yine aynı sembol, Constantine zamanında, Roma Askeri Kampının kapısına asılmıştır. Doğu Roma döneminden kalma alttaki paralar üzerinde, tıpkı Mezopotamya eserlerinde olduğu gibi, “hilal”le birlikte, 8 köşeli yıldızı ve Pleiades’in 7 yıldızını görürüz. 
Roma numismatiğine göz attığımızda, üzerine 8 köşeli yıldız sembolu basılmış sayısız para örneğiyle karşılaşırız. Arkeolojik kazılarla elde edilen bu paralar Türklüğün kadim tarihini araştıranlara da malzeme olmuş fakat sembolleri, tarihsel ve kültürel bağlamlarından kopararak yorumlamalarından ötürü, ortaya, gerçeklikten kopuk bazı görüşler atılmıştır. Yıldız bilimiyle paralel bir pagan kültürünün ürünü olan bu sembollerin (8 köşeli yıldız, hilal ve 7 yıldız) Türklükle ve İslamla doğrudan bir bağlantısı bulunmamaktadır. 



 Almanya, Bavarian State Kütüphanesi’nde yer alan, 1400’lere ait “Wernigeroder Wappenbuch” isimli kitabın bu nüshasında, Bebek İsa’yı bulmak için Bethlehem’e doğru yola çıkan Gaspar, Merchior ve Balthasar isimli 3 kralın yönettiği ülkelerin o döneme ait bayraklarının yahut armalarının çizimleri bulunur. Buna göre, Caspar’ın yönettiği Persian, Merchior’un ülkesi Yemen ve Balthasar’ın ülkesi Tarsus, 7 yıldızlı Pleiades’i ve “8 köşeli yıldızı” tanımaktadır. Kitaptaki bu çizimler, Arap ve Perslerin, bu sembollere olan yakınlığının çok eskilere dayandığını göstermesi açısından, dikkat çekicidir. 

Söz konusu sembol, 8 köşeli yıldız, Matta 2:1’de anlatılan hikayedeki, 3 kralın bebek İsa’yı bulmak için takip ettikleri “Beytlehem Yıldızı” olarak Hristiyanlıkta yer bulmuş olabilir mi? 




Sağ üstte görülen ‘Baptism of Christ’ adlı mozaik, 10.yy’dan beri İtalya Venice’deki St. Mark’s Katedrali’nde yer alıyor. Bethlehem Yıldızı’nı 8 köşeli olarak mozaiğe işleyen sanatçı, bunu nereden biliyordu acaba? Hollandalı ressam Jacob De Backer, 1530’da yaptığı ‘Jesus’s Birth’ adlı resminde, Bethlehem Yıldızı’nı neden 8 köşeli tercih etmişti? Sol altta bulunan, All Saint Katedrali’ndeki ‘Angel Jesus’ ikonu, Rusya’nın Ortodoks anlayışı ile 18.yy’da tasarlandığında neden üzerine 8 köşeli bir yıldız kondurulmuştu? 
Daha birçok örnek vermek mümkün. 
Farklı ülkelerde farklı zamanlarda farklı sanatçıların elinden çıkma bu eserlerde, Bethlehem Yıldızı’nın 8 köşeli olarak gösterilmesini nasıl açıklayabiliriz? 


Bu, ancak, Roma’nın Bethlehem Yıldızı’nı 8 köşeli olarak yorumlamasıyla, açıklanabilir. 

“Beytlehem Yıldızı”, Mezopotamya antik eserlerinde rastladığımız, Roma’nın tarihi boyunca kullandığı ve Orion takım yıldızına işaret ettiğini düşündüğümüz sembolun kendisidir. 



Kosova, Visoki Decani Manastırı’ndaki 1350 yılında yapılmış olan ‘İsa’nın Çarmıha Gerilişi’ isimli freskte sağ üstte görülen objeye yakından baktığımızda şaşırtıcı bir görüntüyle karşılaşırız. Uçan bir cismi andıran bu figürün üzerinde “8 köşeli yıldız” vardır. Freskin sanatçısı bununla, Orion ile Hristiyanlık arasındaki bağlantıya dikkat çekmek istemiş olabilir.

Bugün Hristiyanların adına christogram dedikleri, İsa’nın mesihlik mührü saydıkları “Xp” nereden gelmektedir? 




İmparator Augustus döneminde basılan, baştaki para üzerinde, Augustus’un amcası Jül Sezar’a ithaf edilen ‘8 köşeli yıldız’, Divine Julies yani Mesih Julies yazısıyla birlikte yer alır. Bu sembol, Roma senatosu tarafından M.Ö. 42 yılında resmen ‘tanrı’ ilan edilen Jül Sezar’ın tuğrası kabul edilmiş ve onun “göklerdeki ruhu”nun temsili sayılmıştır. Augustus döneminin sonlarında basılan paralarda bir miktar form değiştirdiği görülür. 
M.S. 350 yılında kendisini İmparator ilan eden Galyalı isyancı Magnentius, henüz yeni yeni kurumsallaşan hristiyanlığın mensuplarını kendisine taraftar etmek isteyince, ‘Divine Julies’ sloganını, o vakte kadar İsa’ya yakıştırılan “XP”yle değiştirir. Oysa, XP, Grekçe Mesih anlamını veren ‘Chi-Ro’ seslerinin, latin harflerindeki karşılığıdır sadece. Değişen nedir? Roma için artık Julies’in yerini İsa mı almıştır? 
Elbette siyaset stratejisi sayılacak bu hareketi, ondan sonra gelen imparatorlar da tekrarlayacaklardır. Açıktır ki, yeni sembol, Jül Sezar’ın tuğrasının form değiştirmiş halinden başka bir şey değildir ve kastedilen ‘Mesih’ de İsa değildir. 




Vatikan’ın, 7 tepeli Roma şehrine yakın olarak inşa edilmesi ve bahçesinin 8 köşeli tasarlanması da gerçekten dikkat çekicidir. Öyle ki, Orion’un köprü yıldızlarının tam karşısında yer alan, Hyades Hattı’nın en parlak yıldızı Aldebaran’ı simgelediği anlaşılan Yıldız Kalesi, Vatikan’ın karşısına Pantheon ve Popolo Meydanı’ndan daha büyük olarak  inşa edilmiştir.  Bugün Vatikan ve çevresine kuşbakışı baktığımızda, açıkça Orion, Taurus Takım Yıldızı’na ait Hyades hattı ve 7 yıldızlı Pleiades’in göksel şemasıyla karşılaşırız ve bunu tesadüfe yormak mümkün olmaz. 



Bugün Vatikan Sistine Şapel’in bahçesinde bu yıldızın, bir idol/put gibi sergilenmekte olması, Kurumsal Hristiyanlığın pagan köklerine olan taassubunun net bir göstergesidir. 



Vatikan ve Ortodoks Kiliseler, çeşitli zamanlarda paralarının üzerine 8 köşeli yıldız sembolunu işlemeye devam etmektedir.


Artık şunu açıkça söyleyebiliriz ki, Kurumsal Hristiyanlık, geçmiş pagan ve satanist medeniyetlerin inanç ve kültür mirasını devralmış Roma’nın tesis ettiği, içerisinde hakikat söylemleri barındıran, beşeri ve batıl bir dindir. 

Hz. İsa’yı Kurumsal Hristiyanlık gibi batıl bir dinin önderi ve peygamberi saymak, ne denli akıl dışıdır artık anlayabiliriz. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e dek tüm elçilerin doğrudan muhatap olduğu ve toplumlarına bildirmekle görevli oldukları yegane mesaj, ‘Allah’ın tek olduğu ve insanın varlık sebebinin yalnızca O’na kulluk etmek olduğu’dur. Hz. İsa da diğer elçiler gibi İslam dinine mensuptur ve halkına İslam’ı tebliğ etmek için görevlendirilmiştir. Kendisine verilmiş olan İncil de, Kur’an’ın kendisini tasdik ettiği/edeceği bir kitaptır. (Maide/43, Âl-i İmrân/3) 
Günümüz Hristiyanlığına ve incil olarak gösterilen kitaplara bakarak, gerçek İncil’in ortada olmadığı görülür. Bu görülürse, gerçekler önemli ölçüde ifşa olmuş demektir .
Gerçekler ifşa oldukça, yüzyıllardır büyük bir aldatmacanın içinde olduğunu, ilah diye şeytanlara, birtakım göksel varlıklara tapındığını, beşeri uydurmalara hakikat diye sarıldığını öğrenen nice insan, bu din anlayışını sorgulayacaktır. 

Gül Temel
30.11.2015









Yorumlar


  1. *Hem la ilehe illallah deyip hem de oy kullananlara reddiye - tagutu reddetmenin önemi*
    Demokrasi İncil Tevrat gibi bir Hüküm Kitabıdır--->
    “Onlar, alimlerini we ruhbanlarını Allah’ın dışında rabler edindiler.” Tevbe, 31
    Yoksa Allah’ın, dînde izin vermediği şeyleri, onlara şeriat kılan ortakları mı var? Ve fasıl (ayırma) sözü geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasında (hemen) hüküm verilirdi. Ve muhakkak ki zalimler, onlar için elîm azap vardır.
    ŞÛRÂ 21
    Sonra ehli kitab nasıl helak oldular nasıl kafir oldular sonra dinleri hak iken nasıl batıl ve tağut bir din oldu söyler misiniz? Tabi ki şirk bir amel olan kitaplarını değiştirerek oldu.
    Ehli kitab'ın Allah'a ortak koşarak tağut bi şeriat kurduklarını anlamış olduk biiznillah gelelim ehli kitab'ın tamamının kafir olmasına yani kafirlikleri neden sadece hak olan kitabı değiştiren kişilerle kalmadı toptan kafir oldular çünkü tağutu inkar etmediler tam tersini yaptılar desteklediler.
    Peki bunu bugün tağut demokrasiyle yapmıyorlar mı? Aynısını yapıyorlar.

    Artık kim tağut'u inkâr edip de Allah’a îmân ederse, böylece o, kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.
    Bakara 256
    Âmenû olanlar, Allah’ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tağut'un yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır.
    NİSÂ 76
    ve bu ikisi arasında bir yol tutmak isterler ; işte Bunlar, kafirlerin ta kendileridirler.
    en-Nisa 150-151
    Haçlıların icadı --->
    Bizden öncekilerin yoluna uymaktan sakınmak
    ﻭَﺟَﺎﻭَﺯْﻧَﺎ ﺑِﺒَﻨِٓﻰ ﺍِﺳْﺮَٓﺍﺋِﻴﻞَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮَ ﻓَﺎَﺗَﻮْﺍ ﻋَﻠٰﻰ ﻗَﻮْﻡٍ ﻳَﻌْﻜُﻔُﻮﻥَ ﻋَﻠٰٓﻰ ﺍَﺻْﻨَﺎﻡٍ ﻟَﻬُﻢْ ﻗَﺎﻟُﻮﺍ ﻳَﺎ ﻣُﻮﺳَﻰ ﺍﺟْﻌَﻞْ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟٰﻬًﺎ ﻛَﻤَﺎ ﻟَﻬُﻢْ ﺍٰﻟِﻬَﺔٌ ﻗَﺎﻝَ ﺍِﻧَّﻜُﻢْ ﻗَﻮْﻡٌ ﺗَﺠْﻬَﻠُﻮﻥَ﴿١٣٨﴾
    Israil oğullarını denizden geçirdik derken bir kavme uğradılar onlar bir takım putlara tapiyorlardi.
    (kavmi) Dediler ey musa bize bunların ilahları gibi bir ilah yap.
    (Musa) dedi ki şüphesiz sizler cahillik eden bir kavimsiniz.
    Araf süresi 138
    3456 - ﺣﺪﺛﻨﺎ ﺳﻌﻴﺪ ﺑﻦ ﺃﺑﻲ ﻣﺮﻳﻢ، ﺣﺪﺛﻨﺎ ﺃﺑﻮ ﻏﺴﺎﻥ، ﻗﺎﻝ: ﺣﺪﺛﻨﻲ ﺯﻳﺪ ﺑﻦ ﺃﺳﻠﻢ، ﻋﻦ ﻋﻄﺎء ﺑﻦ ﻳﺴﺎﺭ، ﻋﻦ ﺃﺑﻲ ﺳﻌﻴﺪ ﺭﺿﻲ اﻟﻠﻪ ﻋﻨﻪ، ﺃﻥ اﻟﻨﺒﻲ ﺻﻠﻰ اﻟﻠﻪ ﻋﻠﻴﻪ ﻭﺳﻠﻢ، ﻗﺎﻝ: «§ﻟﺘﺘﺒﻌﻦ ﺳﻨﻦ ﻣﻦ ﻗﺒﻠﻜﻢ ﺷﺒﺮا ﺑﺸﺒﺮ، ﻭﺫﺭاﻋﺎ ﺑﺬﺭاﻉ، ﺣﺘﻰ ﻟﻮ ﺳﻠﻜﻮا ﺟﺤﺮ ﺿﺐ ﻟﺴﻠﻜﺘﻤﻮﻩ»، ﻗﻠﻨﺎ ﻳﺎ ﺭﺳﻮﻝ اﻟﻠﻪ: اﻟﻴﻬﻮﺩ، ﻭاﻟﻨﺼﺎﺭﻯ ﻗﺎﻝ: «ﻓﻤﻦ»
    Ebu Said el Hudri’ r.a. nebiy s.a.s dediki ; “Muhakkak sizden öncekilerin yoluna karış karış, arşın arşın uyacaksınız. Hatta onlar bir keler(Kertenkele türünden bir sürüngen) deliğine girseler sizler de onları takip edeceksiniz!” buyurdu. Biz “Ya Rasullullah! Bu Yahudiler ve Hıristiyanlar mıdır?” diye sorduk. Rasullullah s.a.v “Başka kim olacak!” buyurdu.
    Buhari -7319-7320
    muslim 2669

    8340 - ﺣﺪﺛﻨﺎ ﺣﺠﺎﺝ، ﺃﺧﺒﺮﻧﻲ اﺑﻦ ﺟﺮﻳﺞ، ﺃﺧﺒﺮﻧﻲ ﺯﻳﺎﺩ ﺑﻦ ﺳﻌﺪ، ﻋﻦ ﻣﺤﻤﺪ ﺑﻦ ﺯﻳﺪ ﺑﻦ اﻟﻤﻬﺎﺟﺮ ﺑﻦ ﻗﻨﻔﺬ، ﻋﻦ ﺳﻌﻴﺪ ﺑﻦ ﺃﺑﻲ ﺳﻌﻴﺪ اﻟﻤﻘﺒﺮﻱ، ﻋﻦ ﺃﺑﻲ ﻫﺮﻳﺮﺓ، ﻋﻦ اﻟﻨﺒﻲ ﺻﻠﻰ اﻟﻠﻪ ﻋﻠﻴﻪ ﻭﺳﻠﻢ ﻗﺎﻝ: " ﻭاﻟﺬﻱ ﻧﻔﺴﻲ ﺑﻴﺪﻩ، ﻟﺘﺘﺒﻌﻦ ﺳﻨﻦ اﻟﺬﻳﻦ ﻣﻦ ﻗﺒﻠﻜﻢ ﺷﺒﺮا ﺑﺸﺒﺮ، ﻭﺫﺭاﻋﺎ ﺑﺬﺭاﻉ، ﻭﺑﺎﻋﺎ ﻓﺒﺎﻋﺎ، ﺣﺘﻰ ﻟﻮ ﺩﺧﻠﻮا ﺟﺤﺮ ﺿﺐ ﺩﺧﻠﺘﻤﻮﻩ "، ﻗﺎﻟﻮا: ﻭﻣﻦ ﻫﻢ؟ ﻳﺎ ﺭﺳﻮﻝ اﻟﻠﻪ، ﺃﻫﻞ اﻟﻜﺘﺎﺏ؟ ﻗﺎﻝ: " ﻓﻤﻪ
    Ebi hureyre r.a oda nebiy`den nebiy s.a.s dedi ki:
    Nefsim elinde olana ki, sizden öncekilerin yoluna karış karış, kulaç kulaç uyacaksınız. Öyle ki, onlar keler deliğine girseler siz de gireceksiniz" Dedik ki; "Ey Allah'ın Rasulü, Yahudi ve Nasraniler mi? Kim olacaktı?" diye cevap verdi."
    Ahmet 8340
    ____________________
    Sonuç:
    Allahin yasalarını bırakıp küffar ehlinin kanunlarını ve kendi hükümlerini koyan bir topluluk sapmistir ve görüldüğü gibi allah rasulü öncelikle azar azar uyacak ve uymayı öyle büyüteceksiniz ki onlar kertenkele deliğine girseler bile siz de gireceksiniz. Allaha ve rasule itaat etmeyenlerde din adına hiçbir şey yoktur sonları ancak cehennemdir.
    https://t.me/darakutni/1300

    YanıtlaSil
  2. Bu konuları İlk defa bu kadar derli toplu görüyorum elinize sağlık çok güzel çalışmalar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Canavarın Damgası

Hollywood'un Cinleri